Şu anda piyasa verileri güncelleniyor. Lütfen kısa bir süre sonra tekrar deneyiniz.

İnsan Çiftliği: Eşitlik Vaadinden İtaat Düzenine

hayvan-ciftligi-george-orwell-cizim

Yazarımız Sosyolog Zehra Sürmeli, George Orwell’ın Kasım 1943’te yazmaya başlayıp Şubat 1944’te bitirdiği Hayvan Çiftliği’nde başkahramanları hayvanlar olan ve kitabın isminin altında “Bir Peri Masalı” yazmasına rağmen politik bir taşlama olan bu kitabı günümüze uyarlayarak çok haklı bir soru soruyor; ‘Bazı kitaplar yıllar geçse de neden eskimez?’

İnsan Çiftliğine Hoş Geldiniz!

Bazı kitaplar neden yıllar geçse de eskimez?

İnsan Çiftliği, ilk bakışta basit bir fabl gibi görünür: Hayvanlar ayaklanır, insanı kovar, kendi düzenlerini kurar. Ancak bu yalın anlatının altında, iktidarın doğasına, kitle psikolojisine ve devrimlerin neden yozlaştığına dair son derece sert bir analiz yatar.

Orwell, bu eserde ideolojileri değil, insan davranışlarını hedef alır.

Çiftlikteki devrim, adaletsizliğe karşı haklı bir isyanla başlar. İnsanların sömürüsüne maruz kalan hayvanlar, eşitlik ve özgürlük vaadiyle ayağa kalkar. Başlangıçtaki hedef nettir: Kimse kimseyi sömürmeyecek, herkes emeğinin karşılığını alacaktır. Ancak tam da bu noktada Orwell’in asıl sorusu ortaya çıkar:

İktidar ele geçirildiğinde, onu kullanan kim olur?

Devrimin ardından çiftlikte bir hiyerarşi oluşur. Domuzlar, diğer hayvanlara kıyasla daha “akıllı” oldukları gerekçesiyle yönetimi üstlenir. Bu durum ilk başta rasyonel görünür. Toplumlar da çoğu zaman böyle başlar: “Bilenler yönetsin.” Fakat bilgi, hızla ayrıcalığa dönüşür. Ayrıcalık ise güce.

Burada Orwell’in dikkat çektiği temel mesele şudur:

Sorun kötü niyet değil, denetimsiz güçtür.

Domuzlar başlangıçta eşitlikten söz ederken, zamanla kuralları değiştirmeye başlar. Ancak bu değişim ani değildir. Küçük eklemeler, belirsiz ifadeler ve hafıza manipülasyonu ile ilerler. Diğer hayvanlar neyin değiştiğini tam olarak fark etmez; çünkü açtırlar, yorgundurlar ve geçmişi hatırlayacak güçleri yoktur. Bu durum, kitle psikolojisinin en kırılgan noktasını gösterir: hafıza.

Orwell, cahilliği değil, yorgunluğu eleştirir. Hayvanlar aptal değildir; sadece hayatta kalmakla meşguldürler. Bu yüzden sorgulamak yerine kabullenirler. Sloganlar düşüncenin yerini alır, tekrar sorgulamanın önüne geçer. “Dört ayak iyi, iki ayak kötü” gibi basit cümleler, karmaşık gerçeklerin yerini alır.

Bu noktada propaganda devreye girer. Ama kaba propaganda değil. Mantıklı olanından. “Aslında daha iyi durumdasınız”, “Geçmiş daha kötüydü”, “Alternatifi düşünün” gibi tanıdık cümleler kullanılır. Orwell’in ince zekâsı burada ortaya çıkar: İktidar çoğu zaman yalan söylemez; yorumu değiştirir. Domuzların sözcüsü olan karakter, gerçekleri çarpıtmaz; yeniden çerçeveler. Açıklamalar mantıklı görünür, korkulara hitap eder.

 Orwell burada şunu gösterir: İktidar, çoğu zaman yalanla değil, yarım doğruyla kurulur.

Zamanla devrimci idealler tamamen tersine döner.  Eşitlik kaldırılmaz, güncellenir. Kurallar silinmez, yeniden yazılır. Ama hepsi hayvanların iyiliği içindir. Zaten hayvanlar da buna inanmak ister. İnanmak, sorgulamaktan daha az enerji ister. Hayvanlar hâlâ eşit olduklarına inandırılır, ancak bazıları “biraz daha eşit”tir. Bu cümle, eserin en çarpıcı noktalarından biridir çünkü iktidarın dilini mükemmel özetler: Çelişki, normalleştirildiğinde sorun olmaktan çıkar.

Romanın sonunda hayvanlar, domuzlarla insanları ayırt edemez hâle gelir. Çünkü mesele kimin iktidarda olduğu değil, iktidarın nasıl çalıştığıdır Bu, yalnızca bir final sahnesi değil; Orwell’in temel tezidir. Devrimler, denetlenmediğinde eski düzeni yıkmaz; yeniden üretir. Sömürü biçim değiştirir, ama mantık aynı kalır.

İnsan Çiftliği bu yönüyle bir ideoloji eleştirisinden çok, insan doğasına dair karamsar bir gözlemdir. Orwell, “şu sistem kötüdür” demez. Şunu sorar:

“Gücü eline alan kişi, hangi koşulda değişmez?”

Cevap nettir ama rahatsız edicidir:

“Güç denetlenmediğinde, onu kullanan herkes benzeşir.”

Bu yüzden İnsan Çiftliği yalnızca geçmişteki bir rejimi ya da belirli bir dönemi anlatmaz. Her dönemde, her toplumda yeniden okunabilecek bir uyarıdır. Çünkü sorun hayvanlar ya da insanlar değil; itaatin nasıl üretildiğidir.

İnsan Çiftliği aslında bir hayvan hikâyesi değildir. Bir “kötü liderler” masalı da değildir. Bu kitap, insanların — ve hayvanların — güce karşı ne kadar esnek olduğunu anlatır. Dün itiraz edenlerin, bugün gerekçelendirenlere dönüşmesini.

Ve belki de en ironik tarafı şudur:

Çiftlikte kimse zincirlenmez.

Kimse açıkça susturulmaz.

Herkes gönüllü olarak susar.

Çünkü düzen bozulursa, belirsizlik başlar.

Belirsizlikten ise herkes korkar.

Orwell’in asıl mesajı çok nettir ama pek sevilmez:

Bir toplum özgürlüğünü kaybettiğinde bunu çoğu zaman alkışlayarak yapar.

Çünkü alkışlamak, bedel ödemekten daha konforludur.

Bir toplum eşitliği kaybettiğinde bunu çoğu zaman fark etmez.

Çünkü kayıp, alkışlar eşliğinde ve “daha iyisi için” gerçekleşir.-

 

 

YORUM YAP

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.