Ördekler ayaklarından bağlı...
Kimi yüzmek istiyor kimi uçmak...
Kanatlarını çırpıyor, ayaklarını yüzgeç gibi kullanıyorlar ama boşuna...
Toplam hareket alanları, bağlı oldukları ipin uzunluğu kadar.
Edirne’de avcılar ördek avına çıkmış, yem olarak da diğer ördekleri kullanmışlar.
Bağlı olan ördeklerin çırpınışları diğer ördekleri o bölgeye çeker(miş)...
Zevke bak... Birinin çırpınışı diğerini tuzağa düşürecek.
Bir ördek var ki aralarında diğerlerinden farklı. O çırpınmıyor... bağlı olduğu ipin izin verdiği kadarıyla yüzüyor, başını suya gömüyor (belki de besleniyor). Başını ve kanatlarını yıkıyor.
Aynı tip genlere sahip bu canlının, eşit şartlarda diğerlerinden farklı davranması ilgimi çekti.
Burada duralım.

Yaşamı bağlı insanlar vardır. Örneğin devlet memurları... Örneğin muhasebeciler... Onlar ayaklarından bağlı ördekler gibi... Ya 657 sayılı, ya 213 sayılı yasanın kendilerine izin verdiği ölçüde hareket ederler.
Bir nüfus memuru iş saatleri dışında da nüfus memurudur.
Maliyeci de öyle muhasebeci de...
Devlet ile yurttaş; yurttaş ile vatandaş arasındaki ilişkileri düzenleyen kurallar elbette olacaktır.
Tapucu da, berber de tornacı da buna göre davranacaktır. Davranmalıdır...
İşçi işvereni ile, işvereni işçisi ile ilişkilerini bu kurala göre düzenlemelidir.
Toplumsal barışı oluşturan en temel unsurlardan biridir bu durum.
Ancak; burada da duralım ve durduğumuz yerleri karşılaştıralım.
Ayaklarından bağlı ördekler, nesnel koşulların tutsaklığında kanatlarını çırpmaktaydılar.
Ama ördeklerden biri, içinde bulunduğu nesnel koşulların olumsuzluğuna teslim olmamış ve yaşamsal faaliyetlerini sürdürüyordu.
Bu ördek elbette ne matematik bilirdi, ne de fizik. Ne Sokrat’tan haberi vardı ne de din, etik, gelenek ve göreneklerden...
Ülkeyi kurtarmak gibi bir kaygısı olmadığı gibi, kimse için kendini feda etme düşüncesi de yoktu.
İşin orijinal tarafı “yem” olduğundan da haberi yoktu.
O, bilinçsizce kendini tutsak eden nesnel koşullar içinde özgürce yaşamanın yöntemini keşfetmişti.
Peki bir yasaya tutsak olarak ömürlerini geçirmek zorunda insanlar, neden nesnel koşulların tutsağı oluyor... Yani vergi denetmeni bir ömür boyu vergi denetmeni gibi düşünmek zorunda mı? Bir tapucunun yaşamı, ada, parsel ve pafta numaralarıyla mı sınırlı? Bir albay sahra talimnamesinin üzerine çıkamaz mı?

Toplumsal barışı sağlamak için, belirli kurallara göre davranmalıyız;
Ancak bu arada “Önce İnsan” olduğumuzu unutmamalıyız.
Onu unuttuğumuz an, bağlı olduğumuz ipin izin verdiği ölçüde bir yaşama tutsaklığı kabul etmiş oluruz ki; mutsuzluğa davetiyeyi kendi ellerimizle hazırlamış oluruz.
Ne diyorduk, bazı ördekler ördekken bile, nesnel koşulların tutsağı olmuyorlar...
Oysa biz insanız...


