Kıyı yağması 35 yıl önce başladı

0

Manavgat’ın 66 kilometre sahil şeridi var. Altmışaltı kilometrelik kıyı şeridinin kaç kilometresi Manavgat Belediyesi’nin işletme tasarrufunda? Bence asıl sorulması gereken soru bu olmalıdır.

Manavgat halkının ailecek denize girebilecekleri plajlar hemen hemen yok gibi. Mevcut halk plajları içinde çoğunluğunun bütçesi yetmiyor. Vatandaşın şikâyetlerinde doğruluk payı vardır, haklıdırlar. Ancak bu sorun bugünün değil 35 yıldır tartışılan ama sonucu vatandaşın yararına hiçbir zaman çözülemeyecek büyük bir sorun.

Konuyu daha iyi anlayabilmek için tarihe kısa bir yolculuk yapmak gerekecek. Çünkü geçmişte yaşananları bilmez isek bugünü değerlendirmekte eksik kalırız.

Rantın büyüklüğü kıyıları halka kapattı

Anavatan Partisi’nin (ANAP) iktidara gelmesiyle turizm teşvik yasaları çok hızlı bir şekilde uygulanmaya başlandı. 1986 tarihi itibarıyla ilçede turizm patlaması yaşandı. Bu durum doğal olarak konaklama ihtiyacını doğurdu. Oteller plansız bir şekilde mantar gibi dikilmeye başladı. Bu otellerin müşterilerini denize ulaştıracak plajlara ihtiyaçları vardı. Sistem buna da olanak sağladı. Rant o kadar büyüktü ki, dönemin siyasetçilerinin bundan nemalanmaması düşünülmezdi.

Ciddi mücadeleler verildi

ANAP iktidarı daha o yıllarda Manavgat Belediyesi’ni engel olarak görmeye başladı. Çünkü dönemin belediye başkanı bu hızlı ve çarpık gelişmeye karşı çıkıyor, alternatif planlarla Ankara’yı mesken tutuyordu.

İktidar Partisi, ranta karşı çıkan Manavgat halkını susturmak için bir gecede Manavgat’ın kıyı kesiminde yer alan mahallelerini beldeye dönüştürerek, belediye olmalarını sağladı ve Manavgat Belediyesi’nin yetkilerini elinden aldı.

Bir gecede beldeye dönüştürüldü

Side ve Çolaklı 1989’da, Ilıca 1992’de, Evrenseki, Gündoğdu ve Kızılot 1998 yıllarında belediye statüsü alarak beldeye dönüştürüldü.

Tarihlere dikkat ederseniz ANAP, DYP ve kısa bir süre DYP-SHP koalisyon hükümeti. SHP’nin ilçe başkanları başta olmak üzere tüm belde teşkilatları, ‘Kıyıların yağmalanmasına’ dur demek için çok çaba harcadılar, yer yer ses getiren ciddi eylemler ortaya koydular.

Ama güçleri yetmedi, halkın çoğunluğu dün olduğu gibi bugünde sermayenin ve gücün yanında yer aldı. Kanun koyucular yasaları, halkın çıkarlarına göre değil kendi zümrelerinin isteklerini göz önüne alarak yaptı.

Okuyucuyu sıkmamak için çok ayrıntılı yazmadım. Sadece kısa başlıklarla bir hatırlatma yaptım. Yıllardır süregelen bir konunun şimdilerde hangi anlayışla tekrar gündeme taşınması bana çok da gerçekçi gelmiyor.

Bu yaşananları çok iyi bilen geçmiş dönemin siyasetçilerinin birçoğu Allah uzun ömür versin hayatta. Hayatını kaybedenlere de rahmet dilerim.

Bu isimlere sorun, anlatsınlar!

ANAP ilçe başkanları Şadi Çetin ve Ali Rıza Öner, Manavgat Belediye Başkanı Akay Şenel, SHP-CHP ilçe başkanları Asım Bozkurt, Mustafa Akkuzu, Abbas Tarakçı, Side teşkilat başkanları İbrahim Özen ve Ali Yeşilipek’i olur da bu isimlerle bir yerlerde karşılaşırsınız; sorun sizlere anlatsınlar.

AK Parti’den sonrasını anlatmaya gerek yok

2002’den sonra AK Parti iktidarını, Büyükşehir Yasası’nı, Muğla Çevre Koruma Vakfı’nı (MUÇEV), İller Bankasını, Belediye adına onaylanmayan kredileri, İlgili bakanlıkların imzasını bekleyen yatırım projelerini, en küçük bir hata bulmak için belediyenin koridorlarını eskiten müfettişleri, belediyece tahsisi istenen alanlara ‘red’ cevabı verilmesini sanırım anlatmama gerek yok.

Soruyu tekrar soralım:

Manavgat’ın 66 kilometrelik kıyı şeridinin acaba kaç kilometresi Manavgat Belediyesi’nin tasarrufundadır?