Şu anda piyasa verileri güncelleniyor. Lütfen kısa bir süre sonra tekrar deneyiniz.

Gülsüm Özer’in CHP’den İstifasına Empati Yapmak

gülsüm özer istifaya empati olarak bakmak

Manavgat Belediye Meclis Üyesi, Belediye Başkan Yardımcısı Gülsüm Özer’in tahliye olduktan sonra partisi CHP’den ve tüm görevlerinden istifa etmesi, kamuoyunda farklı yorum ve de tepkilere ne den oldu.

İstifa etmek de seçme ve seçilme gibi bireysel bir haktır. Bu bireysel tercihe saygı duymak insan haklarına değer verdiğini savunan herkesin bence birincil görevi olmalıdır.

Gülsüm Özer, hiçbir ayrımcılığa mahal vermeden öncelikle bir kadın ve annedir. Kadınların yaradılış özelliği olarak erkeklerden daha dirayetli ve sağduyulu oldukları bilimsel olarak kanıtlanmış bir kavramdır.

Hint Veda metinlerinde kadın, insanlığın ruhu olarak tanımlanır. Gülsüm Özer’in istifasını da insanlığın ruhuna indirilmiş bir darbe olarak görmekte yarar var sanırım.

Neden mi?

Gülsüm Özer, yıllarını CHP’ye vermiş, partisi uğruna maddi ve manevi hiçbir fedakârlıktan kaçınmamış bir siyasetçidir. Biz, Özer’in bu özelliğini gerek İl Genel Meclisi Üyeliği döneminde gerekse 2024 yerel seçiminde net bir şekilde gördük, yaşadık.

Gülsüm Özer’in CHP’den istifa etmesi ruhunda yarattığı zedelenmeden başka bir şey değildir. O, sadece parti rozetini çıkardı. Bunun içinde haklı nedenleri var mıydı? Bana göre hem de çok fazla nedenleri vardı! Ama bu şu anlama gelmemeli: Gülsüm Özer, savunduğu siyasi ideolojisinde bir erozyona uğramadı. O’nun dünyaya, Türkiye’ye ve Manavgat’a siyasi olarak bakışanda, fikirlerinde bir değişim olmadı. Onu, dün nasıl tanıyorsak, bugünde aynı duygularla tanıdığımız Gülsüm Özer.

Bir kadın ve anne olarak Gülsüm Özer, istifa açıklamasında CHP’nin kurumsal kimliğine dair tek bir eleştiri getirmiyor. Eleştirdiği ve neden olarak öne sürdüğü tek şey; ‘VEFASIZLIK’.

Vefasızlık, siyasi partilerde ve özellikle CHP’de en çok konuşulan, eleştirilen konu değil mi? İnsanları kendi siyasal gelecekleri için önce kullanıp sonrasında işi bitince bir köşeye atmak hangi anlayışın ve ya zihniyetin nedeni olabilir ki?

Gülsüm Hanımı, en çok yıkan ve yaralayan bu duygu. Hiçbir zaman içinde yer almayacağı ve muhatap bile olmayacağı bir yapının suçlamasıyla cezaevinde tutuklu olarak geçirdiği bir aylık sürenin onda yarattığı psikolojik çöküntüleri anlamadan hakkında olumsuz eleştiri yapmak bence doğru değildir.

Hem masumiyet karinesini savunacağız hem de sırf CHP’den istifa etti diye Gülsüm Özer’i yerden yere vuracağız öyle mi?

Gülsüm Özer’in o bir ay süreyle tutuklu olarak kaldığı cezaevinde çektiği ‘yalnızlığa’ merhem olmamız gerekirken onu yalnızlığa mahkûm ettik.

E, atalarımız, ‘Düşenin dostu olmaz’ diye boşuna dememiş…

YORUM YAP

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.