
Bayram sabahı, Valimiz Sayın Hulusi Şahin’in yayınladığı Bayram mesajına ve kullandığı kavramlara takıldım:
“Antalya’mız; tarih boyunca hoşgörünün, çok kültürlülüğün ve birlikte yaşama kültürünün simgesi olmuştur. Bu değerlerin bugün daha da kıymet kazandığı bir dönemde, Kurban Bayramı’nın kentimizde sağlık, neşe ve huzur ortamında geçmesini temenni ediyorum.”
Diğer temenniler bir yana, bu kısacık paragrafta “Tarih Boyunca Hoşgörü”, ”Çok kültürlülük”, “Birlikte Yaşama Kültürü” kavramları vardır.
Bazı kavramlar resmiyet gerektirdiği için kullanılır, içi boşaltılmış yüzeysel kavramlar… Bazı kavramlar da söylendiğinden, sözlük ve ansiklopedilerde yazıldığından çok daha derin anlamlar ifade eder.
Sayın Valimizin bayram mesajı, gerçekten de Antalya’da hoş görü ve birlikte yaşama kültürünün derinliğini hatırlatması bakımından çok değerlidir.
Valimizin mesajda değerlendirdiği bu kavramların derinliğini yaşanan bir örnekle hatırlayalım. (*)
Cumhuriyet’in Antalya’ya atanan ilk Valisi merhum Sabri Öney dönemi… Türkiye’nin tamamında olduğu gibi Antalya’da İtalya işgalinden kurtulmuş, kendini dar olanaklarla inşa etmeye çalışan bir şehir. Sabri Öney, Antalya’yı ekonomik, sosyal, kültürel açıdan modern şehir yapma uğraşısında. Bu geniş alanda çalışırken bir makam otosu yok. Fayton ile denetimlere çıkıyor. Zaten koca şehirde motorlu taşıt sayısı bir elin parmakları kadar onlar da gayrimüslim iş adamlarının uhdesinde.
Vali Faytonla Moris Efendi Otomobille Geziyor
Bunlardan biri Antalya’nın en ileri gelen tüccarlarından biri olan Moris Efendi. Bu zengin iş adamı Antalya yollarında otomobil ile gezerken, vali faytonla geziyor. Bazen karşılaşıyorlar. Bu durumdan Moris Efendi rahatsızlık duyuyor. Bir gün valiyi ziyaret edip ona bir otomobil hediye etmek istediğini söylüyor.
Sabri Öney şaşırıyor. Başkent Ankara’da bile her bakanın otomobili olmadığı bir ortamda kendisine bir otomobil hediye edilme düşüncesi uykularını kaçırıyor. İçişleri Bakanlığına bir telgraf çekip durumu arz ediyor. Bu hediyeyi kabul edip etmeme konusunda görüş istiyor.
İçişleri bakanı Ferit Bey, “Hemen kabul et ve otomobili Ankara’ya gönder” diyor. Çünkü kendisinin de makam aracı yok.
Otomobil Ankara’ya gidecek de, Antalya’dan Ankara’ya otomobilin gideceği yol yok. Bu nedenle güzergah şöyle belirleniyor: Antalya’dan Mersin’e vapur ile, Mersin’den Adana’ya karayolu ile; Adana’dan Ankara’ya tren yolu ile…
Adana Valisi Hilmi Uran, Polis Müdürü vasıtasıyla, otomobili Mersin Limanından aldırır.
Buraya kadar haydi diyelim ki sorun yok… Bundan sonrasına bakalım.
Demiryolları hala gayrimüslimlerin işletmesi altında... Otomobili Ankara’ya götürmek için 400 lira navlun bedeli ister.
Adana Valiliğinde öyle bir tahsisat yok.
Karayolu ile otomobili Ankara’ya gönderme imkânı da yok. Çünkü hem yol yok, hem de oraya götürecek kadar benzin bulmak mümkün değil…
Valilik İçişleri bakanlığına navlun bedeli için bütçe tahsisi ister…
Hilmi Uran anılarında: “Tahsisat gelene kadar, arada bir otomobil ile Adana sokaklarında gezdim” diye yazar.
Antalya valimizi, valimiz de Antalya’yı çok seviyor
Sonuç olarak, Cumhuriyet, bu ülkede dil, din, ırk, renk farkı gözetmeksizin yurttaşlarının güvenliğini inşa etmiştir. Hiçbir şekil ve surette, bu bizden değil, bu sizden değil anlayışıyla bu ülkeyi yönetmemiştir. Yokluk yıllarında bile, kendi yurttaşlarının huzur ve güven içinde ekonomik ve sosyal hayata katılmalarının garantisi olmuştur.
Bu açıdan bakıldığında sayın valimizin bayram mesajında vurguladığı “Hoşgörü”, “Çok kültürlülük”, “Birlikte Yaşama Kültürü” kavramlarının kökleri, Antalya topraklarının derinliklerindedir.
Sayın Valimizin bu gerçeği bir kez daha vurgulamış olması, Antalya’da huzur ve güven içinde yaşamanın bir ifadesi olarak topluma yansımıştır.
Antalya valimiz Hulusi Şahin’i, Hulusi Şahin’de Antalya’mızı çok seviyor…
(*) Hilmi Uran “Hatıralarım” 1959 yılı Baskısı (Bu hatırattan esinlenilmiştir)