‘Aşk’ tek kişilik yaşanan bir cehennemdir…

0

Temel Kahveci’nin, “İki Aşk Arasında Bir Ülkücü” başlıklı anı kitabını bir solukta okudum. Nede olsa aynı kuşağın savurulmuş çocuklarıydık. Belki aynı siyasi düşüncenin insanları değildik ama ne fark ederdi ki?

Kendi kişiliğimizi aradığımız o yıllarda hangimiz Temel Kahveci gibi ahmakıslatan yağmurlarda iliklerimize kadar ince ince ıslanmadık ki?

Ya da hangimiz ölesiye sevdiğimiz bir kıza aşkımızı itiraf edip söyleyebildik. Yapmadık, yapamadık. Ülkücü ve devrimciler âşık olup kimseye bağlanamazlardı. Onların tek bir aşkı vardı, o da bağlı oldukları davalardı. Bir kıza âşık olmak davaya ihanetle ilişkilendirildi. İçinde sevgi tohumları barındırmayanlar için kötü bir burjuva alışkanlığından başka bir şey değildi âşık olmak.

Dönem çocukları için aşk dediğimiz duygu bugün bile tek başına yaşanan acıdan başka bir şey değildir.

Temel Kahveci yaşadıklarının öncülüğünde dünden bugüne Türk siyasi tarihine de ışıklar tutuyor. Özellikle Milliyetçi Hareket Partisi’nin yeşil kuşak projesiyle, milliyetçilik kavramından nasıl uzaklaştığını örnekleriyle anlatıyor.

Şeyh arayanlar her zaman bir şeyh bulur. Yeşil kuşak Projesi ile ülkücüler bu sahtekârlara itilerek ülkücülere, ülkücülükleri unutturuluyordu. Ne gariptir ki bu arkadaşlar bu projeyi hiçbir zaman idrak edemediler. Onlar dine sarıldıklarını sanıyorlardı ama sarıldıkları sadece bir Amerikan projesiydi. Yeşil Kuşak Projesi, aslında bu operasyon Sovyet Rusya’yı dinle kuşatma projesiydi. Türk milliyetçiliği Vahabilik’e dönüştürülüyor, genel bir Türklükten ziyade Sünni akaide göre şekillenen bir milliyetçilik oluşturuluyordu. Bu Sünnilik de Hanefi mezhebinden çok Vahabi meşrebine göre kurgulanıyordu.”

Kahveci ülkücülüğüne giden yolun kilometre taşlarını, Karadeniz’de hangi zor koşullarda örgütlendiklerini, uğradığı ihanetleri, cezaevinde yaşadığı işkenceleri, milliyetçi kadroların bazı isimleri ayırarak çoğunluğunun içlerinin nasıl boş olduğunu içtenlik ve samimiyetle anlatıyor.

Bu anlatımları yaparken kendi yanlışlarını da dile getirmekten asla çekinmiyor. Soruyor, sorguluyor.

Temel Kahveci’nin ‘İki Aşk Arasında Bir Ülkücü’ adlı anı kitabını, kendilerini ülkücü ve milliyetçi olarak tanımlayanların ders kitabı olarak okutulması ve mutlaka okunması gereken bir kitap.

Tüm bu fırtınalı yaşamı içinde tüm acılara direnen, göğüs geren Kahveci’nin üstesinden gelemediği tek bir acısı vardır, o da kalp yarasıdır.

Kitabın son sayfalarında bu sızıyı da tüm samimiyetiyle dile getirir:

Şimdi ben kendi başıma bir geçmişi yaşamaya ve hatırlamaya mahkûm bir sonsuzluk hükümlüsü gibi onu anlatmaya mahkûm gibiyim. Aslında amacım, onu değil, beni ve bendeki onu anlatabilmek… İster istemez kendimi anlatırken onu anlatıyorum. Bütün yollar ona çıkıyor, yapacak bir şey yok!…”

Tulpar yayıncılık /248 sayfa

Kitabı, https://www.kitapyurdu.com adresinden sipariş edebilirsiniz.