Yeryüzünde, mezarlıklardan daha geniş bilgiye sahip olan bir kütüphane var mıdır?Birkaç gündür, sizin “Bayrak Şairi” diye tanıdığınız Arif Nihat Asya ile sohbet ediyordum.
Yaşadığı döneme ait epey yarenliğimiz oldu. Yakın tarihe merakımı bildiği için:
“Yahu sana ‘Mezar Kazıcısı’ demeye başladılar, hala usanmadın mı eskileri karıştırmaktan?” diye sordu.
“Evet, hiç usanmadım. Usanmayacağım da…”
“Ne buluyorsun şu mezarlarda?” dedi.
“Üstadım” dedim “Yeryüzünde, mezarlıklardan daha geniş bilgiye sahip olan bir kütüphane var mıdır?” Ve hızımı alamadım: “Üstat, malumun her insan bir evrendir… O mezarlıklarda nice evrenler gömülü… O mezarlara gömülü olan bilgi ve duyguları anlamış olsaydık, belki ülkemiz bugün bu kadar mutsuz olmazdı… Anlayamadık üstadım, mezarlık sakinlerinin derinliğini, yaşam derslerini anlayamadık…”
“Haklı olabilirsin” dedi.
“Mesela üstadım senin 1946 yılının haziran ayında yayınladığın bir yazıyı, ben karıştırmazsam kim bulacak? İşte bugün köşeme konuk olduğun için teşekkür ederim ve o yazını okuyucularımla paylaşacağım…”
Büyük Üstat Arif Nihat Asya mutlaka sizlere selam gönderirdi…
Arif Nihat Asya’nın Demokrat Gazetesi’nin 1 Haziran 1946 günü “Kanatlar ve Gagalar” başlıklı köşe yazısı…
Şu bahçe kimindir?
Ağaçların.
Şu çatıdan kimler bakar?
Şu yatakta kim yatar?
Yastıklar.
Şu salonda kimler söz söyler?
Eller, ayaklar.
Şu ağacın yemişini kim yer?
Şu kuyunun suyunu kim içer?
Öksüzün beşiğini kim sallar?
Salıncağını?
Rüzgar.
Kılıç nedir?
Meyve soymaya yarayan eski bir alet adı.
Atom nedir?
Bizde bir içki markası.
Kediyle köpeğin düşmanlığı neden ileri gelir?
Artıkları paylaşamamaktan.
İnsan nedir?
Hörgücü görünmeyen deve.
İğnenin peşinden kim gider?
İplik
Şu koltuklar nedir?
Karyola olmadıklarına esef edilen şeyler.
Evet, kesinlikle inanıyorum, yeryüzünde mezarlıklardan daha geniş bilgilerin toplandığı bir kütüphane yoktur.
