EYVAH! ABD VE İSRAİL BARIŞ GETİRİYOR!

ABD Başkanı Donald Trump, başkent Washington'daki Beyaz Saray'da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bir araya geldi. ( Avi Ohayon (GPO) / Handout - Anadolu Ajansı )
Mazlumlar ölmekle bitmedi; Zalimler zulümden yoruldu. Ateşkes yapılmış, barış anlaşmasının detayları masaya yatırılmıştı. İsrail ve ABD’nin ne kadar samimi oldukları daha doğrusu samimiyetsizlikleri açıkça ortaya çıktı. Ateşkes anlaşması yürürlükteyken İsrail askerleri evlerine dönmekte olan yedi Filistinliyi alçakça katletti.
Yazar Sedat Memili, “Eyvah! ABD ve İsrail Barış Getiriyor” başlıklı yazsında tam da bu konuya açıklık getiriyor. Sadece ülke sınırları içerisinde değil Uluslararası basında da ses getiren makalesinde Memili, “Öldürerek mazlumları bitiremediler, şimdi zulüm yapmaktan yorulup dinlenmeye çekildiler” derken ABD ve İsrail’in barış adı altında sinsi planlarının ne olduğunu gözler önüne seriyor.
Yazar Sedat Memili’nin karanlığa ışık tutacak makalesi:
En köklü ihanetler sadakatle, en büyük kötülükler erdemle, en büyük yıkımlarda barışla gelir… Bugünün en büyük talihsizliği organize olmuş kötülüklerin, organize olmuş bilgisizleri yönetmeleridir.
Eşkıya yönetimlerin barıştan ne anladıklarını Mehmet Akif’in dizeleri ile ifade edeyim.
“Eski Dünya, yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında, / Ostralya’yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk: / Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.”
Bu sahnenin nakkaşları barış önerdiler: Osmanlı Devleti’nin silahsızlandırılması ve orduların terhis edilmesi…
Adına Sevr denilen sözde barış, haramilerin sunaklarına kurban edilmiş milyonlarca insan demekti. Kuvayi Milliye olmasın, yeni Türkiye kurulmasın…
Haramilerin barıştan anladığı bu…
*
ABD yönetiminin barıştan ne anladığını son yüz yıllık dünya haritası size anlatır. Nerede ırmaklar gibi akan kan, nerede gözyaşı, talan edilmiş madenler, yakılmış ağaçlar görürseniz ABD oraya yerel işbirlikçileri ile barış getiriyordur.
Kendi tarihlerinin zafer diye nitelediği sayfalar, diğer ülke insanlarının yıkım ve felaketini anlatan en karanlık sayfalarıdır.
Onların barıştan anladığı, Hitler’in Avusturya Başbakanına söyledikleridir:
“Biz savaş istemiyoruz; her dediğimizi yaparsanız…”
Hitler bu koşulları söylediğinde kendine inşa ettirdiği dağ evindeydi ve Avusturya başbakanı üzerinde çevrilmiş silahlar vardı.
Başta 12 Eylül Türkiye olmak üzere İran, Guatemala, Zaire, Domuzlar Körfezi, Vietnam, Dominik Cumhuriyeti, Endonezya, Şili, Kamboçya, Angola, Libya, El Salvador, Nikaragua, Afganistan, Irak, Haiti, Yugoslavya, Suriye…. Bu ülkelerde henüz kurumamış kanlar, ABD’nin barıştan ne anladığını anlatmaya yeter.
İSRAİL’İN BARIŞTAN ANLADIĞI…
Onu da Kitab-ı Mukaddes diye ifade edilen Tevrat’tan anlatalım:
Yakup, babasını aldatarak, abisi Esav’a ait olan egemenlik hakkını ele geçirmiştir. Esav buna sinirlenir abisinin peşine düşer. Aşireti ile birlikte abisinden kaçan Yakup, Şekem şehrinin sınırlarına gelir.
O bölgenin beyi Hivli Hamor’un oğlu, Yakup’un kızı Dina’yı görünce ona âşık olur. Onunla münasebete girer ve ardından babası Hamor’a: “Bu kızı bana eş olarak al” der. Bey’in oğlunun adı da Şekem’dir.
“Şekem’in babası, Yakup ve oğullarının yanına gider, ‘oğlumun gönlü kızınızda, lütfen onu oğluma eş olarak verin. Bizimle akraba olun. Birbirimize kız verip, kız alalım. Bizimle birlikte yaşayın. Ülke önünüzde nereye isterseniz yerleşin, ticaret yapın, mülk edinin…” (Yaratılış 34/ 8-10)
Nereye giderlerse kovulmuş olan Yakup ve oğulları zaten yerleşecek bir yer arıyorlardı. Kafalarından bir plan yaptılar ve onlara: “Olmaz kardeşimizi sünnetsiz bir adama vermeyiz, bizim için utanç” derler ve bir koşul ileri sürerler:
“Bütün erkekleriniz bizim gibi sünnet olursa, birbirimize kız verip, kız alabiliriz, sizinle birlikte yaşar, bir halk oluruz…” (yaratılış 34/17)
Bey’in oğlu bu koşulu hemen kabul eder. Çünkü kıza aşıktır.
Şekem ile Babası Hamor, kente dönüp kent ileri gelenleri ile görüşüp durumu ve ileri sürülen koşulları anlattılar. “Bu adamlar bize dostluk gösteriyor” dediler. “Ülkemizde yaşasınlar. Ticaret yapsınlar, topraklarımız geniş, onlara da yeter bize de…” diye anlattıktan sonra, ileri sürülen koşulu söylerler: “Bizim erkeklerinde kendileri gibi sünnet olmasını istiyorlar…”
Kent halkı uzatılan bu barış önerisine sıcak bakar. Ve kentin bütün erkekleri sünnet olur.
Bundan sonrasını Tevrat’tan bire bir aktarayım:
“Üçüncü gün erkekler daha sünnetin acısını çekerken, Yakup’un oğullarından ikisi – Şimon ile Levi ) kılıçlarını kuşanıp kuşku uyandırmadan kente girip bütün erkekleri kılıçtan geçirdiler. Hamor ile oğlu Şekem’i öldürdüler. -Kardeşleri – Dina’yı Şekem’in evinden alıp gittiler. Sonra Yakup’un bütün oğulları, cesetleri soyup kenti yağmaladılar. Çünkü kız kardeşlerini kirletmişlerdi. Kentteki ve kırdaki bütün davarları, sığırları, eşekleri ele geçirdiler. Bütün mallarını, çocuklarını, kadınlarını aldılar, evlerindeki her şeyi yağmaladılar…” (Tevrat. Yaratılış 34/ 25-29)
Filistin’in silahsızlandırılması yöntemi ile elde edilecek hiçbir barış yoktur. Büyük fotoğraf, İsrail’in barış yapmasına engeldir. Öldürerek mazlumları bitiremediler, şimdi zulüm yapmaktan yorulup dinlenmeye çekildiler.
Bu arada bir not vermek istiyorum: Yakup, “Hileci” anlamına gelir ve bu ismi ona Rab Yahova vermiştir. Hileci anlamına gelen Yakup adı da yine Rab Yahova tarafından “İsrail” olarak değiştirilmiştir.